1993 yılı bahar aylarıydı, Londrada okuyor bir yandan Part-Time çalışıp geçimimi sağlıyordum. Ailem İstanbulda olduğundan ara sıra ziyaretlerine gidiyordum. Bir İstanbul dönüşü, aktarmalı uçakta, Ankaradan gelen ben yaşlarda, yüzünde yara izi olan bir gencin yanında uçuyordum. Üzerimde göğüslerimi saklamayan yakaları açık beyaz bir gömlek, içinde beyaz dantel sütyen, altımda ise hemen diz üstü biten yırtmaçlı mini bir etek ve içinde yine dantelli bir külotum vardı. Gencin gözleri sürekli üzerimde, beni baştan aşağı süzüyor, fütürsuzca ve küstahça bakıyordu. Sinir olmuştum ve yerimin değiştirilmesini istemiştim, fakat uçak full dolu olduğundan mümkün olmamıştı.
“Senin yerinde olsam çokta üzülmezdim.” dedi, ve (beni çok çekici bulduğunu, o yüzden gözünü alamadığını) söyledi. Cama doğru döndü ve birdaha da tek kelime etmedi. 4 saatlik yolculuk sonunda Londraya indiğimizde, bagaj alımında Sheffield’da okuduğunu ve bu gecelik Londra’da kalacağını söyleyerek, kaldığı otelin kartını uzatıp birer içki içmeyi teklif etti. Bu nasıl bir küstahlıktı, nesine güveniyordu, bir yandan sinir olmuş bir yandan meraklanmıştım, nasıl bu kadar kendinden emin olabiliyordu. “Çok beklersin sen!” diyerek hızla taksiye doğru yol aldım. Taksi tam evime varmak üzereyken, ki yarim saat geçmişti aradan, gözümün önüne yüz hatları belirdi. Tanrım, ne kadar detaylı belirmişti, her bir kıvrımını çok iyi hatırlıyordum. 1.70 boylarında 60-65 kg civarlarında olmalıydı, Karadeniz aksanlı şivesi ve yüzündeki yara izi…
İşte o anda karar verdim ve taksiyi elimdeki karttaki otele yönelttim. Bu küstah herife mutlaka bir ders vermeliydim. Otele vardığımda resepsiyondan aradım ve aşağıda beklediğimi söyledim. Az sonra yanıma gelen bir bellboy çantalarımı alarak yukarı çıktığımızı, kendisini takip etmemi söyledi. Sessizce başımı sallayarak itaat ettim, madem oyun oynamak istiyordu oynayacaktım. En seksi tavırlarımı takınacak, onu azdıracak ve öylece bırakıp gidecektim. Odanın kapısına ulaştığımızda kapı açıktı ve ortalıkta kimsecikler yoktu. Bellboy çantaları odaya bırakarak çıktı, kapıyı kapatmak için uzandığımda arkamdan bir el belimi diğer el ise ağzımı kavrayarak beni yüz üstü yere kapakladı. Yarı belim koridorda, kapı açık o ise arkamda ve tüm ağırlığı ile üzerimdeydi. Korkmuştum, ama o olduğunu bildiğimden bir yandan da heyecanlanmıştım.
Direnmeye çalışmak nafileydi, spor yaptığı belli oluyordu ve çok güçlüydü. Heyecandan amım ıslanmıştı. Tek eli ile bacaklarımı aralayarak külodumu çıkarmadan kenara sıyırdı ve sikini amıma soktu. Önce yavaş hareketlerle sonra bir ritm tutturarak beni sikmeye başladı, tıpkı hak ettiğim gibi! Garip olan, göğüs uçlarımın sertleşmesi veya sırılsıklam olmam veya ağzımı kapatmayı bırakmış olması değil, bunlara rağmen benim zevkten, iniltiden bağıramayıp, durmaması için kendisine yalvarmam idi. Tanımadığım bir erkek, daha önce hiç bilmediğim, hiç görmediğim ve duymadığım bir pozisyonda beni sikiyor, orgazm çığlıklarım odada yankılanıyordu. Kalçamın üzerine oturmuş, ata biner gibi o sımsıcak ve sert sikini amıma sokuyor iki eli ile omuzlarımdan tutup yere doğru bastırıyordu. Amım, bir yandan yerdeki halının tüyleri ile okşanıyor, diğer yandan götüm onun ağırlığı ile haz alıyordu…
Bir ara bir parmağını götüme soktu. Hafif canım yanmasına rağmen, durmasını hiç istemiyordum. Yaklaşık 15 dakika sonra sarsılarak boşaldım. Ayağa kalktı ve “İçeri girmezmisin?” diyerek beni odanın içine çekti, kapıyı kapattı. “Dilersen gidebilirsin?” derken, ela gözlerinde (kalırsan daha çok şey yaşayacaksın) bakışları vardı. Dudaklarına uzanarak deli gibi öpmeye başladım. Dudaklarından, yüzünden, göğsünden, öperek aşağıya o muhteşem sikine doğru indim. Siki ortalama bir boyutta fakat öyle sert öyle sıcaktı ki inanılmazdı. Sikini doya doya öpüyor, yalıyor, emiyordum, ilk defa bir erkek siki boşalmadan ağzımda bu kadar uzun bir süre kalabilmişti…
Hafif bir inleme sesiyle irkildim. İnlemenin geldiği yöne baktığımda, ilk defa o an odada benden başka bir hatunun daha bulunduğunu fark ettim. Duştan çıkmış olduğunu anladığım hatun, yan koltukta oturmuş bizi seyrederek kendini tatmin ediyordu. O gün geç vakitlere kadar beni ve o hatunu akla gelecek her pozisyonda becerdi, ikimizi de her delikten sikti, orgazmdan orgazma uçurdu. Sabah uyandığımda beni yatakta diğer hatunla bırakarak gitmişti. Hatuna, “Kimdi O ?” diye sordum. Hatun, “Bilmem küstah adamın biriydi ve ben dersini vermeye gelmiştim, adını bile soramadım!” dedi. Hatunu tanıdığımı fark ettim, uçaktaki hostesti. “Böyle erkek her kadına nasip olmaz, sanırım yaşadığımızla kalacağız.” dedi. Gülümseyerek bakıştık. Nasıl vermiştik küstah Yaralı Yüz’ün dersini ama 🙂